Notice: Use of undefined constant baslik - assumed 'baslik' in /home/tussesleri/kultvakfi.org/page.php on line 13
NE GÖRDÜK, NE ÖĞRENDİK?
Notice: Use of undefined constant buyuk_resim - assumed 'buyuk_resim' in /home/tussesleri/kultvakfi.org/page.php on line 33
Notice: Use of undefined constant id - assumed 'id' in /home/tussesleri/kultvakfi.org/page.php on line 40
Notice: Use of undefined constant detay - assumed 'detay' in /home/tussesleri/kultvakfi.org/page.php on line 73
15 Temmuz gecesi milletimiz, memleketimiz büyük bir ihanetle ile yüzyüze geldi. Gözleri ihanetten kararmış, kalpleri ihanetten taşlaşmış, vicdanları ihanetten körelmiş zalimler insanımızın üstünden jetler uçurdu, üzerine tanklar sürdü, kurşunlar yağdırdı. Yüzlerce şehidimiz yüzlerce yetimimiz oldu. En yetişmiş, en yürekli, en güzel insanlarımızı kaybettik. Gözümüz yaşlanıyor, gönlümüz kanıyor.
Bununla beraber 15 Temmuz gecesi yaşadıklarımız sonucu gördük ve öğrendik bu millet bitmiş diyenler halt etmiştir. Gördük ve öğrendik ki; en burun kıvırabileceklerimiz en kahramanlarımız çıkmıştır. Gördük ve öğrendik ki; bizi biz yapan, bizi ayakta tutan değerlerimiz taş gibi sapasağlam, dimdik ayaktadır.
O meşum ihanet gecesinde bu millet bir destan yazmıştır. Tek başına tankların ve askerlerin üzerine yürüyüp tehditlere, darplara aldırmadan “sizden korkmuyorum” diyerek bağıran o koca yürekli abla, cebindeki bütün parayı zaten öleceğim diyerek otostop çektiği motorcuya bırakan ve tankın paletine ciğerini denk getirmeye çalışarak acısız ölme planı yapan o korkusuz abi, aylarca emek ve para harcadığı tarlasındaki ekini ihanet uçaklarının kalkmasına mani olmak için tereddütsüz ateşe veren cömertler cömerdi çiftçi amca tv lerde görünmeyen, sosyal medyada konuşulmayan, meşhur olmayan, popüler olmayı bilmeyen bu milletin aslıdır, kendisidir. İşte bu yüzden bu milleti, insanımızı ne olur küçük görmeyelim artık. Bu milletten ümit kesmeyelim. Bu millete kötü davranmayalım. Sokakta görüp selam vermediğimiz insanımız kalmasın, trafikte kızıp küfür ettiğimiz insanımız olmasın, yanlışını görüp doğrularını unuttuğumuz insanımız bulunmasın. Çünkü bu memleketi o beğenip selam vermediğimiz, trafikte kızıp belki küfür ettiğimiz, bir hatasını görüp bin sevabını unuttuğumuz insanlarımız kurtardı. Hem de hiç bir şey bilmeden, beklemeden, istemeden kurtardı. Şimdi yeniden tarih kitaplarına dönmeyelim kahraman arayıp bulmak için. Kahraman arıyorsak çıkıp sokakları gezelim, etrafımıza bakalım ve büyüklerimizin sözünü tutalım: “her gördüğünü hızır bil”
O meşum ihanet gecesinde en burun kıvırabileceklerimiz en kahramanlarımız çıkmıştır. Sair zamanda karşılaşsak yanına yaklaşmak istemeyip yolumuzu değiştirebileceğimiz, cesaretlerine şahit olanların “tinerciye benzeyen gençler” diye tanımladıkları o mübarek çocuklar, içki masasından kalkıp sarhoşluktan peltekleşmiş diliyle “memleket elden gidiyor” diye bütün meyhaneyi meydana çağıran ve dinleyenlerin “bu kafayla adam bunu ayırt edebiliyorsa ciddi bir şey var” deyip ikna oldukları o kafası güzel kalbi güzel amca, Acıbadem’de asker herkesi sindirmek üzereyken onca erkeğin arasından öne çıkıp askerlerin başındaki yüzbaşıya tokat atarak bütün askerleri şok eden ve böylelikle vatandaşın fırsatı değerlendirip askerlerin silahlarına müdahale etmesini sağlayan kısa boylu, dövmeli,şortlu kıymetli bacım baştacımızsınız. Bundan böyle Efendimiz’in “müslüman kardeşini hakir görmesi kişiye kötülük olarak yeter” hadisi şerifini daha bir güzel anlayıp daha bir doğru yaşamaya çalışacağız. Kimseye yan bakmayacak, burun kıvırmayacak, beğenmezlik yapmayacağız. Kimseyi eleştirmeyecek, kınamayacak, hele kötü söz hiç söylemeyeceğiz. Büyüklerin o hayat dersi hep kulağımızda çınlayacak: “defineye malik viraneler vardır”
O meşum ihanet gecesinde gördük ki bizi biz yapan, bizi ayakta tutan değerlerimiz taş gibi sapasağlam, dimdik ayaktadır. Dünyanın çivisi çıkmış, babana bile güvenmeyeceksin bu devirde, dini imanı para, tuz kokmuş vs gibi kalıp yargılara insanımızı ve insanlığımızı mahkum eden, bizlere değersizlik atfeden, birbirimize karşı güvensizlik yayan sözlere ve söyleyenlerine yazıklar olsun. İstanbul Emniyet Amiri telsizden operasyonu başlatacağını söylediğinde “şehadet için emrinizi bekliyoruz” cevabını verip ölümü korkutan o yürekli polisin, askerlerin saldırısından vatandaşı korumak için yolu kesen ve vatandaşı geri dönmeye ikna etmek için “ateş ediyorlar, ölmek isteyen varsa buyursun” diyen polisimize “ben varım” “ben varım” “ben de varım” “bir daha mı geleceğiz dünyaya, şimdi ölmüyorsak niye yaşıyoruz” diye cevap veren o efsane şahsiyetlerin, emrinde olduğu komutanını teslim etmesini isteyen kendisinden üst rütbeli haini etrafındaki onca silahlı askeri düşünmeden, tereddüt etmeden ve gözünü kırpmadan alnından vurup sonra geleceği muhakkak olan şehadet şerbetini içen o aziz askerin verdiği dersi görsünler. O ders ki insanların biraz daha uzun yaşamak için varını yoğunu feda ettiği bir dünyada, canan tanımayıp en kıymetlileri olarak canlarını bildikleri bir dünyada, canı kurtulsun bir yana biraz daha rahat etsin diye yüzlerce cana kıyılmasına sebep oldukları bir dünyada bu toprakların insanları olarak değerleri için canlarından, cananlarından, dünyalarından tereddütsüz vazgeçebilme gözükpekliğini ispatlayarak anlatır bize. Kağıtta çok bulunur bu ders de, hayatta az görünür. Şimdi görme vaktidir, o dersi alma vaktidir. O dersi alıp yeniden, daha bir inançla, daha bir sevinçle, daha bir enerji ile değerlerimizi kuşanma vaktidir. Değerlerimizi artırma vaktidir. Değerlerimizi aktarma vaktidir.
15 Temmuz gecesi gördük ve öğrendik ki; bu topraklarda Çanakkale ruhu halen sonsuz şükürler olsun ki yaşamaktadır. Akif’in “ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman” mısralarını ve Çanakkale için yazdığı destanı artık daha iyi anlıyoruz. Öyle ise bu tecrübe bizi değiştirmeli, dönüştürmeli, bambaşka bir insan yapmalıdır. Milletine, memleketine ve değerlerine daha bağlı; insanına daha güleryüzlü, geniş gönüllü, anlayışlı, hoşgörülü ve sabırlı; bu topraklar için daha azimli, gayretli ve fedakar olmaz isek yazık etmez miyiz o harika insanların canlarını feda ederek ya da riske atarak bize hediye ettikleri o şahane örnekliğe…
Notice: Use of undefined constant arsiv_resimler - assumed 'arsiv_resimler' in /home/tussesleri/kultvakfi.org/page.php on line 90
style="display: none;" >
Notice: Use of undefined constant kategori_adi - assumed 'kategori_adi' in /home/tussesleri/kultvakfi.org/page.php on line 112
Sayfalar